Besi Hayvanlarında Gözlenen Bazı Hastalıklar
- Antraks (Şarbon)
- Mastitis
- Şap Hastalığı
- Tüberkilozis
- Cysticercosis (Tenyalar)
- Brucellosis (Brusella Hastalığı)
- Buzağı İshalleri
-----------------Antraks------------------
Antraks, sporlu bir basil olan, Bacillus anthracis tarafından oluşturulan septisemik, akut infeksiyöz zoonoz bir hastalıktır. Enfeksiyon, vucut ısısının yükselmesi, dalağın şişmesi, kanın koyu renk alması ve pıhtılaşmaması deri altı ve subseröz dokularda serohemorajik infiltrasyonların oluşması ile karakterizedir.
Hastalık en fazla sığır, koyun, keçi, manda, deve ve geyiklerde daha az olarakta domuz at ve karnivorlarda gözükür. Genç hayvanlar daha duyarlıdır. Hastalanan hayvanlar, ölümden 1-2 gün önce sütleriyle gaita ve idrarları ile basil çıkarırlar. B. antracis, ölen hayvanların vücudunda spor oluşturmaz. Ancak, hayvana otopsi yapılırsa veya ölen hayvanların ölümünden sonra tabii deliklerden gelen kanın hava ile temasında basiller spor verirler. Etkenin vejatatif formu, diğer sporsuz bakteriler kadar dayanıklıdır. Açılmamış kadavralarda vejatatif formları putrefikasyonun etkisiyle 3-6 günde tahrip olmaktadır. Buna karşın sporları çok dirençlidir. Sporları sularda, toprakta, meralarda uzun süre (50-60 yıl) canlı kalabildiğinden dolayı bu sporlarla bulaşık yerler infeksiyon kaynağı olarak rol oynarlar. Bu nedenla kadavralar açılmadan meralardan ve akarsulardan uzak yerlere iki metre kadar derine gömülmeli ve üzerine sönmemiş kireç dökülmelidir.
Bulaşma:
1. Sindirim sistemi ile: Bulaşık ot, yem gibi gıdaların ağız yolu ile alınması ile olur.
2. Solunum yolu ile: Hayvanlarda nadir görülen bu bulaşma şekli insanlarda sporların, hayvan postu, kıllar, yün ve yapağı ile gerçekleşir.
3. Deri yolu ile: Deride oluşan çeşitli portantrelerden (ısırma, kırpma, sıyrık, çizik v.s.) etkenin girmesiyle olur. İnsanlar ise kontamine et, kan, temas yolu ile hastalığı alırlar.
Semptomlar:
İnkübasyon periyodu, hayvanın türüne, direncine, vücuda giren etkenin miktarına, virülansına ve etkenin giriş yoluna göre değişir.
Hastalık koyun ve keçilerde perakut ve akut bir seyir izleyerek çok kısa zamanda ölümle son bulur. En fazla titreme, sersemlik, solunum güçlüğü, kan işeme ve doğal deliklerden kan gelmesi gibi klinik bulgular görülür. Sığırlarda tablo daha az belirgin olmakla birlikte koyun ve keçilere benzer.
Hastalık insanlarda, deri şarbonu, akciğer şarbonu ve ender olarak görülen bağırsak şarbonu olarak üç ayrı şekilde görülür. Deri şarbonu; papül, vesikül ve püstülle karakterize üzerinde siyah bir kabuk bulunan nekrotik ülserler şeklinde görülebileceği gibi, bağ dokusu, boyun, göğüs ve göz kapaklarının deri altı dokusunda ödemler ve bu ödemli alanın üstünde vesikülle karakterize bir şekilde de görülebilmektedir. Akciğer şarbonu; özellikle hayvan yünleri ve kıllarıyla uğraşanların sporları solumasıyla meydana gelmektedir. Ağır bir hemorajik bronko-pnömoni ile karakterizedir. Bağırsak şarbonu; genel durum bozukluğu ve şiddetli bir gastro-enteritis ile karakterizedir. Tanı koymak güç olduğundan dolayı kurtuluşu yok gibidir. Bu klinik formların birisinde etken kana karışıp septisemi yaparsa hastalık öldürücü bir hal alır. Menenjitin de görüldüğü vakalar mevcuttur.
Teşhis:
Klinik olarak teşhisi zordur. Çünkü ani ölüm yapabilen ve yakın semptom gösteren yanıkara, basiller ikterohemoglobinuru, leptospriosis, piroplasmosis, klostridyal infeksiyonlar ile karıştırılabilir.
Laboratuvar Muayeneleri:
Laboratuvarlara hasta veya ölen hayvandan 3-4 adet kan frotisi, steril bir pamuğa emdirilmiş kan, hayvan açılmışsa dalak ve diğer iç organlardan parçalar en kısa zamanda laboratuvara ulaştırılmalıdır.
Korunma:
Mera bulaşmasını önlemek için şüpheli ve tehlikeli meralar duyarlı hayvanlara kapatılır. Ot ve samandan şüpheleniyorsa bunlar imha edilir. Hastalık ahırda çıkmış ise hastalar tecrit edilip hekim gerek duyarsa sağıtıma alır. Sağlamlara aşı uygulanır. Ahırdaki malzemeler dezenfekte edilir. Aşı yapıldıktan 10-14gün içersinde bağışıklık gelişir. Tek tırnaklılarda bu süre biraz daha uzun olabilir.
---------------Mastitis----------------
Süt sığırcılığının yaygın ve en masraflı hastalığı olan mastitis, memenin iltihabıdır. Mastitis, çok sayıda mikrop tarafından oluşturulur. Neden olduğu ekonomik kayıplar ise şunlardır;
Süt veriminde azalma (%61-70)
Yenilenen sürü (%11-22)
Diğer (Süt kalitesinde düşüş, ölüm)
Tedavi masrafları (%3-9)
Mastitisin İnsan Sağlığına Etkisi
Mastitisli memelerden elde edilen sütleri içenler, ve bu sütlerden yapılan peynirleri yiyenler, mastitis' in belli başlı etkenleri olan Stafilokok ve toksinlerini, Streptokokları alarak, zehirlenmelere maruz kalırlar. Ayrıca, tüberkülozik mastitisli sütler daha tehlikeli olup, insanlara tüberkülozu (verem) bulaştırır. Bu bakımdan mastitis, aynı zamanda hayvanlardan insanlara geçebilen (zoonoz) hastalıklar arasında yer alır.
Mastitisten korunma önlemlerinin başlıcaları :
Hijyen ; Çevre hijyeni ve Sağım ekipmanı ve Elle sağım hijyeni olarak ele alınmalıdır.
Subkliniklerin zamanında tespiti ve Kuruda tedavi
Disiplinli kayıt ve kontrol sistemleri
I. Hijyen
A. Çevre Hijyeni ;
Çevre hijyeni, % 10 oranında mastitisten sorumlu olup, ahır (Hayvan yoğunluğu, havalandırma, ışıklandırma, sinek), altlık (Çevresel bakteriler E. coli, Streptococcus. uberis), mera gibi hayvanın yaşadığı ortamların hijyenini kapsamaktadır. Çevre hijeninin sağlanmasında kronik enfekte ineklerin sürüden çıkarılması önemlidir.
B. Sağım ekipmanı ve Elle sağım hijyeni ;
% 20-40 oranında mastitisten sorumludur, kontagiyöz bakterilerin naklinde rol oynar. Sağımından önce her ineğin sağım başlıkları ve sağımcının elleri temizlenmelidir. Sağım makinasının vakum düzeyi rutin olarak kontrol edilmeli, meme başlarının ve hayvanların sağım sırası programlanmalıdır. Sağım öncesi ve sonrası teat dipping uygulanmalı ve memeler kurulanmalıdır.
C. Teat dip uygulaması;
Mastitisi % 40-60 oranında azaltır (yıldan yıla), meme başını temizleyerek bulaşmayı ve bakterilerin meme başına yerleşmesini önler. Sağım öncesi çevresel, sağım sonrası kontagiyöz etkisini bakterilerin azaltmak için yapılmalıdır. Meme başı yaralarını iyileştirir, sineklerin yaklaşmasını önler. Teat dipping sonrası mutlaka kurulama yapmak gerekir.
Başlıca teat dipping Antiseptikleri ve İyi bir antiseptik aşağıdaki özellikleri taşımalıdır;
İyi ve geniş bir etki spektrumuna sahip olmalı,
Meme başı derisini tahriş etmemeli,
Ekonomik olmalı,
Sütte istenmeyen koku, renk ve tad bırakmamalı,
Bu amaçla kullanılan antiseptikler şunlardır :
İyodoforlar: % 0.1,% 0.33, % 0.5, % 0.6 oranlarında,
Klorlu bileşikler: % 0.1, %1, % 1.2, % 4, % 5 oranlarında,
Klorhekzidin : % 0.1, % 0.2, % 0.5, %1, % 2 oranlarında kullanılırlar. /
II. Subkliniklerin zamanında tespiti ve Kuruda tedavi
A. Subklinik (Gizli) mastitisin önemi;
Bilindiği gibi subklinik mastitis memenin klinik tablo göstermemesi nedeniyle, farkedilmez, uzun süre devam eder ve klinik mastitislere neden olur. Yapılan çalışmalarda klinik mastitislerden daha yaygın olduğu kanıtlanmıştır. Subklinik mastitis bireysel değil, bir sürü sorunu olması nedeniyle çok önemlidir. İşletme bazında varlığı % 10-70 arasında değişmektedir. Süt veriminde düşmeye neden olur (meme loblarında % 3- 26 süt kaybı), Sütün kalitesini düşürür (Sütteki yararlı maddeler azalır, zararlı maddeler artar.) Subklinik mastitislerin % 90'ına Staphylococcus'lar. ve Streptococcus.'lar neden olmaktadır.
B. Subklinik mastitisin zamanında tespiti ve kuru dönemde sağıtımı ;
Subklinik mastitisin zamanında tespit edilerek tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla yapılması gerekenler;
a. Günlük kontrol ; sağımın hemen öncesinde koyu zeminde yapılmalıdır.
b. Kaliforniya mastitis testi (CMT) ; Ayda 1 veya 2 kez uygulanmalıdır.
· Her hayvanın ayrı ayrı memelerinden yapılmalıdır.
· Oluşan jel durumu mastitis için bulgudur.
c. Somatik hücre sayımı (SHS) ; Ayda 1 kez toplu sağım tanklarından yapılmalı,
· Sürünün meme sağlığını izlemede,
· Sütün kalitesinin kontrolunda önemli bir kriterdir.
· SHS'nın yüksek olması Subklinik mastitisin varlığını gösterir.
SHS sonuçlarının değerlendirilmesi her ülkenin koşullarına göre değişir.
d. Elektrik iletkenliğinin ölçülmesi; Ayda 1 veya 2 kez uygulanmalıdır.
Piyasada pille çalışan otomatik aletler mevcuttur.
Kuru Dönemde Sağıtım : Mastitisin tedavisinde etkili bir aşamadır. Bu dönemde subklinik ve kronik mastitisler sağıtıma alınarak, enfekte hayvanlar elimine edilir. Uygulanan antibiyotik uzun süre memede kaldığından etkinliği daha fazladır. Kuru dönemde şekillenebilecek yeni enfeksiyonlara karşı da korunma sağlar. Sütte antibiyotik kalıntılarının bulunma sorununu ortadan kaldırır.
Disiplinli kayıt ve kontrol sistemleri : Mastitisten korunma ve kontrol önlemlerinden sonuç alınmasında büyük önem taşımaktadır. Bu kayıtlarda yer alması gerekenler şunlardır:
Sürüye veya ineğe ait SHS'ları,
Ahırda CMT veya elektrik iletkenliği uygulamaları,
Mikrobiyolojik kültür kontrolu ; Aylık olarak süt tankından
Ahır ve ineğe ait bulguların kayda alınması ve izlenmesi.
Mastitisten korunma ve kontrolde Laboratuvar teşhisinin önemi: Mastitisin kontrolünde önemli bir adımdır. Süt tankından mikrobiyolojik kontrol aylık olarak, ahırın bakteri populasyonunu izlenmesinde laboratuvar teşhisi gerekmektedir. Bu sonuçlara göre, ahırdaki bakteri populasyonunun durumu saptanarak, problem alanları belirlenerek giderilmesi yönünde önlemler alınır. Laboratuvarda
Antibiyotik duyarlılık testinin önemi ;
Klinik mastitislerin kronik duruma dönüşmesini önler,
Subklinik mastitislerin kuruda sağıtımında etkili antibiyotiğin seçimini sağlar.
Şap Hastalığı
Şap hastalığı çok eskiden beri bilinen çift tırnaklı hayvanlarda akut seyreden, ekonomik kayıplara neden olan, ülkeler arası canlı hayvan ve hayvansal ürün ticaretini etkileyen, çok bulaşıcı viral bir hastalıktır.
Özellikle kalkınmakta olan ve geri kalmış ülkeler için önemli bir tehdit unsurudur. Şap hastalığı ile mücadelede; bilgi, beceri ve mali desteğin yanısıra bir çok tedbiri de almak gerekmektedir. Aşılama şap hastalığıyla mücadelenin yalnız bir parçasıdır. Hastalığın kontrol altına alınmasında önemli bir yer tutmakta ve hastalığın eradikasyonu için de mutlaka gereklidir. Şap hastalığıyla mücadelede sürü bağışıklığı çok önemlidir. Bu da programlı ve çok dikkatli bir çalışmayla sağlanabilir. Şap hastalığının mücadelesi ve eradikasyonu oldukça zor ve çok pahalıdır. Aynı zamanda yıllar ile ifade edilen uzun zaman süresince gerçekleştirilebilir.
Ortadoğu ülkelerinde, bazı büyük çiftliklerdeki sığır sürülerinde yapılan şap aşılamalarından sonra yeterince bağışıklık oluşmadığı görülmüştür. Anadolu'da özellikle süt sığırcılığının yapıldığı çiftliklerde aşılamaların düzenli yapılmasına rağmen antikor seviyesinin yükselmediği veya yüksek antikor seviyesinin hızla düştüğü tespit edilmiştir. Bazı çiftliklerde yılda üç aşı yapıldığı halde hastalık çıkmış ve çok miktarda buzağı ölümlerine sebep olmuştur. Aşısız koyun sürülerinde, doğum mevsimi çıkan, şap hastalıklarında çok sayıda kuzu ölümleri görülür. Bazı durumlarda belirti olarak hastalık görülmemesine rağmen ani olarak hiçbir semptom görülmeden kuzu ve bir-üç aylık buzağı ölümleri olur. Bunlarda kalp kasında yapılan virus aramakla teşhis konulur.
Şap hastalığı ile mücadele stratejileri şöyle sıralanabilir.
1- Aşılama
2- Aşılama + Karantina (Türkiye'de uygulanan)
3- Kesim + Karantina
4- Kesim + Aşılama
Ülkelerin sosyo-ekonomik yapısına göre bu stratejilerden birisi uygulanır. Ekonomimizi menfi yönde etkileyen bu hastalık ile savaş ülkemizin içinde bulunduğu planlı kalkınma döneminde ele alınmış meselelerin başında gelmektedir.
-----------------------ŞAP HASTALIĞI--------------------------
Halkımız tarafından Tabak Hastalığı" da denilen şap hastalığı virus adı verilen çıplak gözle görülmeyen küçük canlılar tarafından meydana getirilen çift tırnaklı hayvanlara özgü bir hastalıktır. En duyarlı hayvan ırkı sığırlar olup. sıra ile domuz, koyun, keçi ve mandalar gelir. Vahşi çift tırnaklı hayvanlar da bu hastalığa duyarlıdır. Ayrıca duyarlılık hayvanın yaş ve cinsiyetine göre değişmektedir. Ölüm oram (mortalite) % 2-5 arası değişir ve ölüm genellikle genç hayvanlarda görülür. Bazı salgınlarda bu oran % 50'ye kadar çıkabilir.
Mortalitenin düşüklüğüne rağmen hassas hayvanlarda ölüm oram % 100'e yaklaşır. Süt. Et ve iş verimini düşürerek büyük ekonomik kayıplara sebep olur. Hastalık çok hızlı ve akla gelebilecek her vasıta ile yayılır.
Şap hastalığıyla bulaşık bölgelerde: Gebe sığırların kanındaki antikor titresi hem anne için hem de doğacak buzağı için önemlidir. Çiftliklerde iyi bir aşılama programı yaparak gebe ineklerin en uygun gebelik döneminde aşılanmasıyla, şap hastalığına karşı iyi bir antikor düzeyi oluşturmak mümkündür. Gebeliğin son dönemine giren sığırlarda sığırlarda antikor düzeyi düşükse şap hastalığına her an yakalanma riski vardır. bu durum doğacak yavru için çok daha büyük tehlikedir. Türkiye'de aşısız sığır ve koyunlardan doğan kuzu ve buzağılarda %70-100'e varan ölümler görülmüştür. Özellikle gebe olarak ülkeye sokulan ithal sığırlar için bu durum çok önemlidir. Ölümler hiçbir semptom ortaya çıkmadan, 2 gün ile 4 aylık yavrularda aniden şekillenmektedir.
BULAŞMASI :
Şap hastalığı hasta bir hayvandan diğerine direkt veya indirekt yol ile bulaşmaktadır. Hastalık çok hızlı olarak yayılmaktadır.
1-Direkt bulaşma
a- Hayvan hareketleri:Sağlam görülen hayvanların da virus taşıdıkları tespit edilmiştir. Özellikle mandaların ve koyunların uzun zaman virusu taşıdıkları ve gittikleri yerdeki hayvanlara hastalığı bulaştırdıkları tespit edilmiştir.
b- Hasta hayvanların sağlamlar ile teması sonucu gerçekleşir.
c- Hastalığı ateşli döneminde ayak ve ağızdaki vesikullerin yırtılması veya salva, idrar, gaita ve süt ile virusun etrafa saçılmasıyla enfeksiyon yayılır.
2- İndirekt bulaşma
Sağlam hayvanların kontamine materyal ile teması sonucu oluşur.
a- Hayvan sahibi ve bakıcılar.
b- Virus ile bulaşmış yem, yataklık ot ve su gibi kontamine materyal.
c- Enjektörle muayene ve tedavi amacı ile kullanılan alet ve malzeme.
d- Fare ve kuşlar.
e- Araba, kamyon ve tren gibi nakil araçları.
f- Ateşli dönemde kesilen hayvanların iç organları ile karkası
g- Hava yolu ile bulaşma : Virusun rüzgar ile bir bölgeden diğerine taşındığı kanıtlanmıştır.
h- Hasta hayvanların etlerinden yapılan hayvansal ürünler (salam,sosis)
r- Persiste enfekte hayvanlar (portör) virusu sağlam hayvanlara ulaştırmaktadırlar. Sığırlar yaklaşık 9 ay-2 yıl, koyunlar 9 hafta-11 ay arasında kendilerinde hiçbir hastalık belirtisi görülmeksizin enfeksiyonu etrafa bulaştırabilirler.
i- Suni tohumlama yolu ile (Enfekte sperma ve embriyo ile)
ii- Enfekte hayvanların sütleri ateşli dönemden önce ve sonra virus içerir. Böyle sütler buzağıları enfekte edebilir.
--------------------------Tüberkülozis-------------------------------
Tüberkülozis; insan ve hayvanlarda, akciğer, çeşitli organ ve dokularda, kazeöz ve kazekalseröz tüberküllerin oluşmasıyla karakterize kronik, bulaşıcı, zoonotik bir hastalıktır.
Tüberküloz etkeni olarak 3 mycobacterium türü önemlidir. Bunlar; M. tuberculosis (insan tipi), M. bovis (sığır tipi), M. avium (kuş tipi). Bu üç mycobacterium türü insan ve hayvanları enfekte edebilmektedir.
Etiyoloji:
Aside dirençli uzun ve kısa çomaklar halinde, hareketsiz, sporsuz, aerobik, kapsülsüz bir mikroorganizmadır. Etken, fiziksel ve kimyasal maddelere karşı oldukça dirençlidir. Fenol (%2), kreosol (%1), formalin (%3) ve NaOH (%5) solusyonlarında 4 saatte ölür. Mera, toprak ve gübrede 2-6 ay canlı kalır. Kurumaya karşı dayanıklı, pastörizasyon ısısında genellikle ölmelerine karşın bazıları 75-80 o C' ye 5-10 dakika dayanır. Absolut alkol (%70-90)'e 5-10 dakika dayanır.
Bulaşma:
Etkenin bulaşması 5 yoldan meydana gelmektedir.
Kongenital: Anneden yavruya göbek kordonu ile
Alimenter: Buzağıların, sütleriyle mikrop çıkaran annelerinden süt emmeleriyle, ya da bulaşık su, yem, ve otların alınmasıyla olabildiği gibi bronşlardan dışarı çıkan mikroplu kraşeyi yutmakla olur.
Solunum: Damlacık enfeksiyonu ile
Genital: Testisleri tüberkülozlu boğaların aşımıyla, tüberkülozun uterusa yerleştiği durumlarda sonda ve katater uygulanmasıyla
Deri yolu ile: Oldukça nadir bir bulaşma şeklidir.
Tüberküloz etkenleri fiziksel ve kimyasal maddeler karşı oldukça dirençlidir. %2'lik fenol, %l'lik kreozol, %3'lük formol içerisinde 4 saat canlı kalabilirler. Kraşede 3 ay, toprakta ve gübrede 2-6 ay canlı kalabilirler. Pastörizasyon ısısında genellikle ölmelerine karşı bazıları 75-80 o C'ye 5-10 dakika dayanabilmektedir.
Semptomlar:
Tüberküloz etkeninin yerleştiği yere göre çeşitli semptomlar ve lezyonlar görülmektedir. Sığırlarda daha fazla akciğer enfeksiyonlarına rastlanır. Öksürük, iştaha rağmen zayıflama, yorgunluk, burundan mukoprulent bir akıntının gelmesi, bronşiyal ve mediastinal lenf yumrularının büyümesi ve bunların yaptığı basınçtan dolayı dispne en çok görülen semptomlardır. Bunun dışında alimenter kanalda, epididimiste, uterusta, memede kendine has semptomlar görülür.
Tüberküloz lezyonları tüm visseral organlarda, özellikle plörada olmak üzere serozal yüzeylerde, kemiklerde ve eklemlerde gelişir. İlk gelişen lezyonlar retrofarangial, mediastinal, bronşiyal lenf nodüllerinde ve nadirde olsa mesenterik lenf yumrularında olup küçük kazeöz ve kalsifiye granülomlar halindedir. Daha sonra ise çeşitli kıvamlarda gri-beyaz renkte nodüller oluşur. Sarımsı gri renkte ve toplu iğne başı büyüklüğünde milier tüberküloz lezyonları ise akciğer, karaciğer, dalak ve bazende diğer organlarda görülebilirler.
Teşhis:
Klinik ve otopsi bulguları tüberkülozdan şüphelendirse bile kesin teşhis laboratuvar muayeneleri ile olur. Laboratuvar muayeneleri için hayvan hasta iken süt, sperma, idrar, kraşe, ponksiyon sıvıları gönderilebilir. Öldükten sonra ise lezyonlu doku ve organlar ve lenf yumruları steril bir şekilde alınıp labortuvara gönderilebilir.
Laboratuvarda sırasıyla; Bakteriyoskopi (Ziehl Nelson boyama), kültür, hayvan deneyi muayene yöntemleri uygulanarak tanı konur.
Serolojik testlerin teşhiste bir önemi olmayıp, allerjik testler önemlidir.
Alerjik testler:Tüberküloz etkenlerinin sıvı ortamda üretilip konsantre edilmesiyle elde edilen tüberkülin allerjeni canlı hayvanlarda tüberkülozun teşhisinde en önemli kriterdir. Daha önce hastalık etkenine maruz kalan hayvanların derisinde allerjenin uygulanmasıyla gecikmiş tip aşırı duyarlılığı bağlı olarak bir reaksiyon meydan gelmektedir. Uygulama; intradermal, subkutan, oftalmo, intradermo palpebral ve skarifikasyon şeklinde yapılabilmekle beraber yurdumuzda intradermal olarak yapılmaktadır. Avian ve mamalian PPD (Purufiye Protein Derivate) tip allerjen aynı zamanda kullanılmakta mamalian tip insan ve sığır tip infeksiyonlarını, avian tip ise kuş tipi enfeksiyonlarını ortaya koymaktadır.
Testin uygulanışı ve değerlendirilmesi tüberküloz talimatnamesine göre yapılmaktadır.
Tüberküloz, HSZK'na göre ihbarı mecburi ve tazminatlı bir hastalıktır.
Korunma:
Özellikle sütleriyle tüberküloz etkenlerini dışarıya çıkaran sığırlar hem kendi buzağıları hemde insanlar için çok önemli bir bulaşma kaynağı durumundadır. Tüberkülozla mücadele, bir korunma stratejisi ve eğitimle mümkün olabilmektedir. Bu hastalık yönünden hayvan yetiştiricilerinin ve bakıcılarının eğitimi şarttır. Hastalığın yayılmasında ahır ve barınakların hijyenik durumu, tek yönlü beslenme, uygun olmayan bakım şartları, portörlerin zamanında tespit edilip ayrılmaması, dışarıdan sürüye kontrolsüz hayvan katılması, infekte hayvanların sütleriyle buzağıların beslenmemesi, tüberkülozlu bakıcılar, etkenle bulaşık meralar büyük önem taşımaktadır. İnsan tüberkülozu bir çok gelişmekte olan ülke için hala büyük bir problemdir. Akdeniz ülkeleri zoonoz kontrolu merkezinin bildirdiğine göre önümüzdeki on yıl içinde dünya'da yaklaşık 88,2 milyon yeni tüberküloz vakasının oluşacağı ve bu vakalardan 30 milyon kadarının ölümle son bulacağı tahmin edilmektedir.
M. bovis'den ileri gelen insan tüberküloz vakalarının hala bir çok ülkede görülmesi; hastalığın epidemiyolojisinin, zoonotik yapısının ve dağılımının bu bölgelerde henüz tam olarak açıklığı kavuşmamasına bağlanmaktadır.
Tüberkülozla ilgili biyoteknolojik çalışmalar mikobakteri'nin çeşitli antijenlerinin teşhis ve korunma amacıyla kullanılması üzerinde yoğunlaşmaktadır.
---------------------------Cysticercosis (Tenyalar)------------------------
Cysticercus cellulosae :
Olgunları "Taenia solium" insanların ince bağırsaklarında bulunmaktadır. Gelişmesinde arakonak domuzdur fakat larvalar insan, köpek ve kedilerde de görülebilmektedir. Çizgili kaslarda yerleşen Sistiserkus sellulosa adı verilen larvalara akciğer, karaciğer, böbrek ve beyinde de rastlanmaktadır. İnsanlar, larvaları canlı sistiserk taşıyan domuz etlerini çiğ veya az pişmiş olarak yemek suretiyle alırlar. T. solium yumurtaları ile bulaşık yiyecekler ve ortam yoluyla da bulaşma olabilmektedir.
İnsanlarda sistiserkozis genellikle otopsiler sırasında rastgele teşhis edilmektedir.
Cysticercus bovis :
Olgunları "Taenia saginata" insanların ince bağırsaklarında, larvaları ise sığırlarda görülmektedir. Sığırlar T. saginata ile bulaşık insan dışkısını otlarlarla birlikte alarak enfekte olurlar. Sığırların bağırsaklarında serbest kalan onkosferler bağırsak çeperini delerek kan damarlarına veya lenf kanallarına geçer ve dolaşımla çizgili kaslara, özellikle dil, boyun, kalp, omuz ve but kaslarına yerleşerek sistiserk olarak gelişir. İnsanların bu enfeksiyondan korunması beslenme alışkanlıklarına bağlıdır. -Pastırmada sistiserkler 14 gün canlı kalabilmektedir-. Sığır etlerinin iyi pişirilerek tüketilmesi gerekir. C. bovis 57 o C' de ölmektedir ancak bu ısının etin ortasına kadar erişmesi gerekir.
------------------------Brucellosis (Brusella Hastalığı)-------------------------
İnsan ve hayvanlarda Brusella genusu mikroorganizmaları tarafından oluşturulan enfeksiyöz, genellikle subakut ve kronik seyirli zoonoz bir hastalıktır. Brusella cinsindeki etkenler, evcil hayvanlarda önemli ekonomik kayıplara neden oldukları gibi, enfekte hayvanların süt ve süt ürünleri, hatta et ile insanlara da bulaştıkları ve hastalığa neden oldukları için halk sağlığı yönünden de önemli bir grubu oluşturmaktadırlar.
Brusella cinsi mikroorganizmalar küçük, hareketsiz, sporsuz, gram (-), kokobasil şeklinde olup, boyları 0.6 - 0.2 mikron, genişlikleri 0.3 - 0.5 mikron arasında değişir. Seçici besiyerlerinde çok iyi, sıvı besiyerlerinde yavaş ürerler. Bazı türleri %5 - 10 CO 2 ' li ortama gereksinim gösterirler.
Brusella cinsi içinde bulunan:
B. melitensis: İnsanlarda Malta humması olarak bilinen hastalığın etkenidir. Başlıca konakçıları, koyun, keçi ve yabani sığırlardır, 3 biyotipi vardır.
B. abortus: İneklerde yavru atmalara neden olur. İnsanlarda Bang hastalığı etkenidir . Serolojik ve biyoşimik reaksiyonlarla birbirinden farklı, 9 biyotipi bulunur .
B. suis: Evcil domuzlarda hastalık yapar, 4 biyotipi vardır.
B. ovis : Koçlarda kısırlık , koyunlarda yavru atmalara neden olur.
B. canis: İlk kez, A.B.D' de tazı köpeğinden izole edilmiş olup, köpeklerde yavru atmalara neden olmaktadır.
ETKENİN DAYANIKLILIĞI
Brusella mikroorganizmaları, güneş ışığı ve dezenfektanlara karşı çok duyarlı olup, birkaç dakikada aktivitelerini kaybederler. Karanlık yerlerde doku ve uterus akıntısı içinde uzun süre canlı kalırlar. Kokuşma sonu kısa sürede ölürler, tüm brusella tipleri, pastörizasyon ısısında 15 - 20 dk. da tahrip olurlar. Etken, yapılan araştırma sonuçlarına göre tereyağında dört ay canlı kalabilmektedir. Enfekte sütten yapılmış beyaz peynir, salamura içinde üç ay sonraya kadar kobayları enfekte edebilir ve beş ay sonra reaksiyon verebilir özelliktedir. Kültür, 0 o C 'nin altında uzun süre canlılığını koruyabilmektedir. Etkenler, % 0.1 'lik sublime de birkaç dakikada, % 2 'lik formol, % 1 'lik lizol içinde 15 dakikada ölürler.
Brusellozis , dünyanın hemen hemen her yerinde evcil ve yabani hayvan türlerinde görülür . Ülkemizde B. abortus ve B. melitensis 'in yaygın halde bulunduğu bildirilmektedir. Hastalığın inkubasyon süresi deneysel infeksiyonlarda, gebe ineklerde 5-10 hafta içinde meydana getirilmiş olmasına rağmen, doğal yolla Per Os oluşan enfeksiyonlarda ise bu sürenin 33-230 gün arasında değiştiği gözlenmiştir.
HASTALIĞIN BULAŞMA KAYNAKLARI
Brusellozis, zoonoz bir hastalık olduğundan her zaman hayvanlar insanlar için bir enfeksiyon kaynağıdır. Meslek hastalığı olarak bilinen brusellozis, veteriner hekimler, hayvan tüccarları, mezbaha işçileri ve az gelişmiş ülkelerde hayvanları ile aynı yerde bulunan insanlar bulaşma ile her an karşı karşıya bulunmaktadır. Bulaşma oranı entansif yetiştiricilik yapılan bölgelerde daha fazladır. Avrupa ve Rusya'dan damızlık sığır ve süt ineği getirilen yerlere bu hastalık girmiş ve bu hayvanlardan da çevreye yayıldığı bilinmektedir. Hastalık etkeni, en çok gebe hayvanların uterus içeriği, fötus ve fötal membranlarda bulunduğundan bunlar hastalık kaynağı olarak önemli yer tutarlar. Bulaşma, başlıca sindirim sistemi, sağlam veya portantreli deri, konjunktiva, çiftleşme ve sağım sırasında memelerin kontaminasyonu yoluyla meydana gelir. Son yıllarda vektörler üzerinde durulmakta, hastalığın naklinde sinek, sivrisinek, tahta kurusu, kene, pire gibi artropodalarla, yabani tavşan, sıçan, fare gibi kemiricilerin de rolü olduğu bildirilmiştir. Serçe, karga gibi kuşlarında portör olabilecekleri, bizon, geyik, dağ keçisi, ceylanlarda da enfeksiyon görüldüğünden hastalığın yayılmasında rol alabilecekleri bildirilmektedir.
Brusellozlu ineklerin çoğu aborttan sonra haftalarca, hatta aylarca sütleriyle mikrop çıkarırlar. Etkenin sütle çıkışı periyodik olup, laktasyonun sonuna doğru daha fazla sıklaşır. İneklerde, memeye yerleşmiş olan etken devamlı veya zaman zaman dışarı atılır. Doğumdan hemen sonra yani ağız sütü ile takriben 200.000 / ml etken atılır. Bazı ineklerin 7-9 yıl mikroorganizmayı çıkardıkları saptanmıştır. Abort yapmış keçi ve koyunlar, ilk 1-3 hafta içinde sütleriyle periyodik olarak mikroorganizmayı çıkardıkları, 3 haftadan sonra tespit edilemediği bildirilmektedir. Brusellozdan dolayı yavru atan ineklerde abort tarihinden 30-40 gün sonra etken, uterustan kaybolarak hayvanların memelerine ve uterus yumrularına yerleşir. Infekte analardan doğan buzağılarında efekte oldukları, bunların 7 gün ile 16 hafta arasında dışkılarıyla mikroorganizmayı çıkardıkları saptanmıştır. İnfekte boğaların kan serumları negatif reaksiyon verebilmesine karşın, bu hayvanların spermalarından etken izole edilebildiği gibi seminal plazmada da aglütinasyon testinin pozitif olduğu görülebilir.
İNSANLARA BULAŞMA
İnfekte inek sütlerinin herhangibir pastörizasyon işlemine tabi tutulmadan tüketilmesi, peynir veya tereyağı üretiminde kullanılması önemli infeksiyon kaynaklarıdır. Ülkemizde Güneydoğu bölgelerimizde çiğ köfte yeme alışkanlığı, önemli infeksiyon kaynaklarındandır. Peynir, çökelek halinde bekletildiği zaman Brusellanın yaşam süresi 3 aya kadar çıkar. İnfekte hayvan gübresi kullanılan toprakta yetişen taze sebzelerle de hastalığın bulaşabildiği bildirilmektedir. İnsandan insana bulaşma ya çok seyrek yada hiç görülmemektedir. Yaralı deriden veya ağızdan alınan mikroorganizma önce en yakın lenf yumrularına, oradan kana geçerek kemikiliğine, eklemlere, sinirlere, beyine ve özelliklede cinsel organlara yerleşerek hastalık oluşturmaya başlar. İnsanlarda hastalık belirtilerinin görülmesi halinde hemen bir doktora başvurulması gerekir.
KLİNİK BELİRTİLER
Sığırlarda görülen başlıca klinik bulgular, yavru atma, kısırlık, mastitis ve ateştir. Abortlar, gebeliğin her döneminde olmakla birlikte, genel olarak gebeliğin 6-8' inci aylarında meydana gelir. İnsanlarda üşüme, dalgalı ateş ve terleme, karın ve eklem ağrısı gibi belirtilerle kendini gösterir. Ateş 40 o C' nin üstünde olup, gebe kadınlarda düşüklere neden olur. Erkeklerde orşitis sonu kısırlık şekillenir. Bazen ciddi komplikasyonlar sonu hastalık ölümle sonuçlanabilir.
HASTALIĞIN KONTROLU
Mikroorganizma pastörizasyon ısısına hassas olduğundan, gıdaların pişirilerek yenmesi, çiğ olarak tüketilen sebze ve meyvaların etkenin duyarlı olduğu dezenfektanlarla yıkanması gerekmektedir. Hastalığın kontrolünde enfekte hayvanların sürüden ayrılmaları, diğer hayvanların enfeksiyona maruz kalmamaları açısından çok önemlidir. En radikal önlemlerden biriside hayvanların aşılanarak hastalığın kontrol altına alınmasıdır.
Brusellozis'de aktif bağışıklığı oluşturan aşılar, canlı Brusella abortus S-19 aşısı ile canlı B. melitensis Rev-1 aşısıdır. B. abortus S-19 aşısı, danalara ve erginlere uygulanan olmak üzere iki ayrı aşı olarak mevcuttur. B. abortus S-19, 4-8 aylık sağlıklı dişi danalara uygulanır, en az 7 yıl koruma sağlar, erginler ve erkeklerde kullanılmaz. Br. abortus S-19 ergin aşısı, 8 aylıktan büyük dişi sığırlara 24 ay ara ile iki kez uygulanır, en az bir yıl koruma sağlar, aşısız ve gençken aşılananlarda da kullanılabilir. Boğalara aşılamanın öerilmemesinin nedeni, testislere yerleşmesidir. Sürüdeki aşısız hayvanlar, infeksiyonda aşılılar için tehlike oluştururlar denilmektedir.
B. melitensis Rev-1 genç aşısı, 3-8 aylık sağlıklı dişi ve erkek kuzu ve oğlaklara uygulanır, tek bir aşılama yaşam boyu süren yeterli bir koruma sağlar, erginlerde uygulanmaz. B. melitensis Rev-1 ergin aşısı, 8 aylıktan büyük sağlıklı dişi koyun ve keçilere 12 ay ara ile 2 kez uygulanır.
PATOLOJİK MATERYALLERİN ALINMASI VE GÖNDERİLMESİ
ABORTE OLMUŞ FÖTUS: Kokuşma olmamış aborte fötus laboratuvara gönderilir.
SPERMA: Boğalardan usulüne uygun olarak ve aseptik koşullarda alınarak steril küçük şişelere konur.
VAJİNAL SVAB: Hayvanlarda yavru atımından sonra 6 haftalık periyod içinde izolasyon şansı yüksektir. Vaginal akıntıları almak için hazırlanan svablar, özel tüpüne konulduktan sonra hemen laboratuvara gönderilir.
SÜT: Şüpheli hayvanların meme başları dezenfekte edildikten sonra her meme bölgesinden, steril vida kapaklı tüplere, ilk iki sağım süt dışarı atıldıktan sonra 15 - 20 ml. miktarında sağılır. Tüplerin ağızları kapatılarak, soğuk koşullarda ve en kısa zamanda laboratuvara gönderilmelidir.
Laboratuvar muayeneleri için alınacak patolojik materyaller aseptik koşullarda, steril kaplara konulduktan sonra hemen gönderilmeli, bekletilecek olanlar buzdolabında saklanmalıdır.
----------------------------Buzağı İshallerini Önleme Yolları---------------------------------
Bu karmaşıklık, hastalığın engellenmesi, tedavi edilmesi ve kontrolünü güçleştirmektedir. İshallerin nedenleri ya enfeksiyöz ya da değildir.
Enfeksiyöz nedenler arasında E.coli, Clostridium suşları gibi bakteriler, coronavirus ve rotavirus gibi viruslarla parazitler bulunmaktadır. Enfeksiyöz olmayan nedenler de ortam ve beslenme kaynaklıdır. Bu çeşitli nedenleri verdikten sonra görüleceği gibi tek bir koruyucu önlemin çeşitlik koşullarda oluşan tüm ishalleri kontrol etmesi olası değildir.
Dikkatlice planlanmış ve uygulanmış aşı programlarında bile eğer gebe inek fiziksel kondüsyon bakımından zayıfsa (örneğin internal parazitler bulunduruyorsa) ishale karşı başarısız olunabilir.
Güç doğum oranının yüksek olduğu, ağız sütünün (kolostrum) düşük kalitede veya az miktarda alındığı durumlarda ve kötü ortam koşullarında (düşük standartlarda temizlik, yetersiz havalandırma veya aşırı kalabalık barınaklar) aşılamanın etkinliği düşük olmaktadır. Kısacası yeni doğan buzağıların ishalleri için tek ve basit bir çözüm yoktur.
Kolostrum; ineğin doğumdan sonrası ilk sütü, yavru için önemli besin maddeleri ve hastalıklara karşı koruyucu maddeler bulundurmaktadır. Maksimum oranda korunma sağlanması için yeni doğan yavrunun doğumdan sonraki ilk 4 saat içinde ağız sütü alması koruyucu antikorların buzağının bağırsaklarından geçerek kan dolaşımına karışması sağlanmalıdır. Bazı durumlarda inek yeterli miktarda ağız sütü üretemeyebilir veya ağız sütü zayıf kalitede olabilir. Pek çok sürü yönetim programlarında buzağılara direkt olarak yeterli miktarda ağız sütünün verilmesi önemli yer tutmaktadır. Kapsamlı bir program dahilinde, ortam kaynaklı stres faktörlerini minimize edip beslenmeyi optimum seviyede tutarak enfeksiyöz ajanlara karşı koruyucu aşıların yapılması ile ishallerle mücadele en iyi şekilde kontrol edilebilir. Zaman tablosuna bağlı olan buzağı ishallerinden korunma, teşhis ve tedavi konularında bir kılavuz aşağıda verilmiştir. Bu kılavuz size yardımcı olarak buzağı ishallerine karşı mücadelede optimal koruma sağlayacaktır.
İSHAL BUZAĞILARI NASIL ETKİLER
İshale neden olan enfeksiyöz ajanlar, başlıca E.coli, rotavirus veya coronavirus çoğunlukla birbiriyle birarada bulunurlar. Genellikle ishale neden olan tek bir ajan bulmak olası değildir. Hem bakteri hem de viruslar buzağının bağırsak yüzeyine tutunarak tahribata neden olurlar. Bunun sonunda vücuttan bağırsağa doğru su kaybına yol açarlar. Tahrip olmuş bağırsak hücrelerinin, gıda ile alınan ve bağırsak kanalından geçen besin maddelerini absorbe etme yetenekleri kısıtlanmış olur.
İshale neden olan enfeksiyöz ajanlar, başlıca E.coli, rotavirus veya coronavirus çoğunlukla birbiriyle birarada bulunurlar. Genellikle ishale neden olan tek bir ajan bulmak olası değildir. Hem bakteri hem de viruslar buzağının bağırsak yüzeyine tutunarak tahribata neden olurlar. Bunun sonunda vücuttan bağırsağa doğru su kaybına yol açarlar. Tahrip olmuş bağırsak hücrelerinin, gıda ile alınan ve bağırsak kanalından geçen besin maddelerini absorbe etme yetenekleri kısıtlanmış olur.
Güç doğum oranının yüksek olduğu, ağız sütünün (kolostrum) düşük kalitede veya az miktarda alındığı durumlarda ve kötü ortam koşullarında (düşük standartlarda temizlik, yetersiz havalandırma veya aşırı kalabalık barınaklar) aşılamanın etkinliği düşük olmaktadır. Kısacası yeni doğan buzağıların ishalleri için tek ve basit bir çözüm yoktur.
Kolostrum; ineğin doğumdan sonrası ilk sütü, yavru için önemli besin maddeleri ve hastalıklara karşı koruyucu maddeler bulundurmaktadır. Maksimum oranda korunma sağlanması için yeni doğan yavrunun doğumdan sonraki ilk 4 saat içinde ağız sütü alması koruyucu antikorların buzağının bağırsaklarından geçerek kan dolaşımına karışması sağlanmalıdır. Bazı durumlarda inek yeterli miktarda ağız sütü üretemeyebilir veya ağız sütü zayıf kalitede olabilir. Pek çok sürü yönetim programlarında buzağılara direkt olarak yeterli miktarda ağız sütünün verilmesi önemli yer tutmaktadır. Kapsamlı bir program dahilinde, ortam kaynaklı stres faktörlerini minimize edip beslenmeyi optimum seviyede tutarak enfeksiyöz ajanlara karşı koruyucu aşıların yapılması ile ishallerle mücadele en iyi şekilde kontrol edilebilir. Zaman tablosuna bağlı olan buzağı ishallerinden korunma, teşhis ve tedavi konularında bir kılavuz aşağıda verilmiştir. Bu kılavuz size yardımcı olarak buzağı ishallerine karşı mücadelede optimal koruma sağlayacaktır.
İSHAL BUZAĞILARI NASIL ETKİLER
İshale neden olan enfeksiyöz ajanlar, başlıca E.coli, rotavirus veya coronavirus çoğunlukla birbiriyle birarada bulunurlar. Genellikle ishale neden olan tek bir ajan bulmak olası değildir. Hem bakteri hem de viruslar buzağının bağırsak yüzeyine tutunarak tahribata neden olurlar. Bunun sonunda vücuttan bağırsağa doğru su kaybına yol açarlar. Tahrip olmuş bağırsak hücrelerinin, gıda ile alınan ve bağırsak kanalından geçen besin maddelerini absorbe etme yetenekleri kısıtlanmış olur.
İshale neden olan enfeksiyöz ajanlar, başlıca E.coli, rotavirus veya coronavirus çoğunlukla birbiriyle birarada bulunurlar. Genellikle ishale neden olan tek bir ajan bulmak olası değildir. Hem bakteri hem de viruslar buzağının bağırsak yüzeyine tutunarak tahribata neden olurlar. Bunun sonunda vücuttan bağırsağa doğru su kaybına yol açarlar. Tahrip olmuş bağırsak hücrelerinin, gıda ile alınan ve bağırsak kanalından geçen besin maddelerini absorbe etme yetenekleri kısıtlanmış olur.
Bakteriler, intestinal, dokuları tahrip eden kuvvetli toksinler salgılarlar. Bunun sonucu; fazla su kaybı, ishal, ateş, halsizlik, iştahın azalması, dehidrasyon şekillenir. Su kaybı sırasında bir buzağı, vücut ağırlığının % 10 veya daha fazlasını kaybedebilir. Vücut sıvılarının kaybı sonunda total kan hacminin azalması kan dolaşımının düşmesi ve vücut için kritik mineraller olan sodyum, potasyum ve klorür kayıplarına neden olur. Potasyum kaybı, buzağının normal kas fonksiyonları için gerekli sinir uyarımlarını etkiler.
Rotavirus enfeksiyonları çoğunlukla 1-3 günlük buzağılarda görülür.
Bu virus bağırsaklardaki su ve besin maddelerinin emilmesine olanak sağlayan tüy benzeri oluşumları enfekte ederek yıkımlar. Bu yıkım sonunda buzağının sindirim sisteminden sıvı ve besin maddelerinin alımı durarak ishal, vücut sıvılarının kaybı (dehidrasyon) ve intestinal boşlukta elektrolitlerin kaybı ile sonuçlanır. Rotavirus'lar özelikle ısı ve kuruluğa karşı dirençlidirler ve kötü ortam koşullarında bile haftalarca dayanabilirler. E.coli: Bu bakteri özellikle 1-7 günlük buzağılarda ishal oluşturması ile bilinir. Şiddetli intestinal yıkım, toksin oluşumu, ishal ve dehidrasyon sonucu ölüme neden olur.
Enfeksiyon, bakteri filamentlerinin bağırsak yüzeyine tutunması ile başlar. Bakteri, koloni oluşturur ve ishal ile sonuçlanan aşırı miktarda toksin salgılar. Coronavirus enfeksiyonu çoğunlukla 7- 14 günlük buzağılarda görülür. Başlıca belirtiler, sulu, yeşilimsi ishal, halsizlik ve iştahsızlıktır. Bu virus, ince ve kalın bağırsak yüzeyinde ciddi yıkıma neden olur ve buna bağlı olarak yüksek oranda mortalite görülür. Bu viruslar, vücuttan büyük miktarlarda atıldığından hastalık bir hayvandan diğerine kolayca bulaşır.
Clostridium perfringes Tip C tarafından oluşturulan clostridial ishaller, buzağılarda ani ölümlerle karakterizedir. Bu tip ishaller daha çok 1-28 günlük arasında olan buzağılarda görülür. Enfeksiyon belirtileri eğer görülür ise kanlı ve kokulu bir ishal şeklindedir.
BUZAĞI İSHALLERİNİ ENGELLEME KILAVUZU (Korunma, Tanı ve Kontrol)
PLAN A:
Koruyucu Aşılama: (BOVİNE PİLİ SHİELD)
1-Gebe düve ve ineklere doğuma 2-6 hafta kala yapılır. Boyun bölgesinden kas içi 1 ml şeklinde uygulanır. Yılda bir kez uygulanır, rapeli gerekmez.
PLAN B :
Koruyucu Uygulamalar: (ECOLiZER)
1-E.coli'nin üniversal K 99 pilus antijeni ve tüm somatik antijenlerini bulunduran antiserumlar yeni doğan buzağılara ağız yolu ile doğumdan sonra, tercihen 12 saat içinde ağızdan 10 ml iğnesiz şırınga ile verilmesi ile E.coli ishallerinden tam koruma sağlanır.
2-Karma antiserumlar: ( BOVi SERA ) E.coli, P.haemolytica P.multocida, Corynebacterium pyogenes ve S. typhimurium'un neden olduğu bağırsak ve solunum yolu enfeksiyonlarında koruyucu ve tedavi edici olarak kullanılan antiserumlardır. Buzağılara doğumdan sonra mümkün olan en kısa zamanda verilir.
BUZAĞI DOZU:
Koruyucu: 20 ml, deri altı veya kas içi
Tedavi edici: 40-100 ml, deri altı veya kas içi.
PLAN C:
TEŞHiS VE KONTROL
Oral rehidrasyon tozlarının kullanılması: ( SKY HIGH ENERGY ) Bu amaçla hazırlanmış tozlar, buzağılarda bakteriyel, viral veya beslenme ile ilgili olarak oluşan ishallerde şekillenen dehidrasyon, asidoz ve elektrolit kayıplarını gidermek için kullanılır. ishalin ilk belirtileri görülür görülmez kullanılmaları ile ishal kontrol altına alınabilir. Ağızdan verilen bu rehidrasyon maddeleri; buzağı ishalini derhal keser ve buzağının kaybettiklerini geri verir. Bir paket (105 gr) 1.5-2 litre ılık suda (37°C) iyice karıştırılarak jel oluşturmadan önce 15 dakika içinde buzağıya içirilir. ilk uygulamadan 12 ve 24 saat sonra tekrarlanır.
İSHALLERDEN KORUNMA ANAHTAR LİSTESİ
1- Sürüde sağlıklı inekler oluşturarak sağlıklı ineklerin yavrularına koruyucu maddeleri aktarması temin edilir. Koruyucu sağlık programının yaratılması için veteriner hekiminiz ile işbirliği yapınız.
2- Yavruyu ishallerden korumak için gebe ineğe E.coli' ye karşı aşı uygulayınız. ( BOVİNE PiLi SHiELD )
3- iç parazitler için gerekli ilaçların yapılması gerekir. Pasif immunitenin sağlanması için parazit mücadelesinin yapılması şarttır.
4- Gerekli gördüğünüz hallerde, anne ve yavruya stres oluşturmamak için doğuma yardımcı olunuz.
5- Buzağı doğar doğmaz mümkünse ilk 4 saat içinde ağız sütünü alması sağlanır. Düveler ve ikinci doğumunu yapan inekler yeterli miktarda antikor oluşturamayabilirler. Olgun ineklerden alacağınız ağız sütü ile yavruları destekleyiniz. Doğan yavrulara K 99 pilus antijeni ile hazırlanmış antiserum uygulayınız. (BOVİ SERA)
6- Doğum odasını ılık ve temiz tutunuz. Doğumdan sonra oda temizlenip dezenfekte edilmelidir.
7- En kısa süre içinde anne ve yavruyu başka temiz bir bekleme bölmesine veya temiz bir meraya alınız.
8- Buzağıları temiz ve ılık tutunuz. Soğuk ve ıslak hava şiddetli ishallerin oluşmasını sağlayan unsurlardır.
9- Hayvanları kalabalık halde tutmayınız. Yeterli havalandırmayı sağlayınız.
10- Buzağılar arasında ishal çok süratle yayılır. Şişeler, kovalar ve ağız sondaları dezenfekte edilerek bulaşma riski azaltılmalıdır.
11- Hasta hayvanları sağlıklı alanlardan hemen ayırınız. iyi direnajı olan buzağı boksları kullanınız.
12- Eğer hasta buzağıları tedavi etmek için yutturma sondası kullanıyorsanız her buzağıdan sonra dezenfekte ediniz. Genel sanitasyon kurallarına uyunuz; iğne uçlarını sıkça değiştiriniz, aşıların kontaminasyonunu engellemek için transfer iğne uçları kullanınız. Dışkı ile kaplı, nemli ortamlarda buzağılara aşı yapmaktan kaçınınız.
13- Bir ishal salgınında, erken tanı ve tedavi çok önemlidir. İshal başladıktan 12 saat içinde dışkı örneklerini teşhis için laboratuvara gönderiniz. İshal görülür görülmez oral rehidrasyon preparatlarını kullanınız. (SKY HIGH ENERGY)
14- İshalleri engellemek ve salgınları tedavi etmek için ishaller ile mücadeleyi bir plan dahilinde uygulayınız.
CLOSTRİDİUM ENFEKSİYONLARIBUZAĞI İSHALLERİNİ ENGELLEME KILAVUZU
Hayvanlarda hastalık oluşturan bu mikroorganizmalar sporlu bakteriler olup toprakta ve hayvan gübrelerinde uzun süre canlı kalırlar. CI.Perfringens tip A, B, C, D, E ise normal olarak hayvanların bağırsaklarında bulunurlar. Sporlar uygun ortam bulduklarında vegetalif hale geçerek çıkardıkları ekzotoksinlerle (alfa, beta, gama, delta, epsilon vb.) hastalık oluştururlar. Anaerob olan bu mikroorganizmalar, yara enfeksiyonları şeklinde klinik belirtilerle veya beslenme değişikliklerinde hiçbir semptom göstermeden hastalık oluştururlar.
Ölüm oranı yüksektir ve enterotoksemilerde hiçbir belirti gözlemeden hayvan ölü bulunur.
YANIKARA (Gazlı Gangren-Gangrenea Emphysematosa) Etkeni=(Cl. Chauvoei)
Ender olarak koyunlarda da görülmesine rağmen sığırlara özgü bir hastalıktır. Özellikle 9 aylıktan 2 yaşına kadar olan genç,kondüsyonu iyi dana, düve ve tosunlarda görülür. Koyunlarda yara enfeksiyonlarından sonra görülmesi ile birlikte, sığırlarda bulaşık su ve yemlerle alınır. Sindirim kanalından mukozaya geçen etkeni makrofajlar fagosite ederek kan yolu ile çeşitli dokulara taşırlar.
SEMPTOMLAR
Etken en çok sevdiği kas dokusuna (arka bacaklar, bel ve sırtbölgesi, kostalar üzeri, ön göğüs ve scapula bölgelerinde) yerleşir. Kas dokusuna yerleşen etken toksin salgılayarak bağ dokusu ile kas dokusunda ödem ve kanamalarla başlayan yaygın bir yangıya sebep olur. Etkenin kendisi ise kas dokusundaki glikojeni ayrıştırarak gaz ve organik asitleri ortaya çıkarır. Toksin ve diğer metobolitler kan yolu ile vücuda yayılıp çeşitli doku ve organlarda sekunder bozukluklar da yapar. Semptomlar enfeksiyondan 1-5 gün sonra başlar. Genel semptomların yanısıra kas gruplarında ağrı ve şişlik ayaklarda topallama dikkati çeker. Şişliklerin üzerine basıldığında çıtırtı (krepitasyon) sesi duyulur. Deride renk değişikliği ve nekrozlar gözlenir. Hayvan 24-48 saat içinde ölür. Kadavra ileri derecede timpaniktir. Ağız kurumuştur. Anüs ve vulvadan kanlı seröz eksudat sızar.
MALİGNANT ÖDEM Etkeni (Cl. Septicum)
Birkaç Clostridium etkeni tarafından oluşturulur. Derideki yaraların enfekte olması ile ortaya çıkar. Yaranın bulaşmasından 12-48 saat sonra lokal semptomlar ve takiben genel semptomlar başlar. Topailık, titremeler, halsizlik dikkati çeker. Ödemler oluşur. Ödemli bölgelerde çıtırtı sesi duyulabilir. Yanıkara ile karışır.
BRADZOT Etkeni (Cl. Septicum)
Koyunlara özgü olup toklu ve genç hayvanlarda görülür. Kış aylarında soğuk, karlı, donmuş yem ve bulaşık sularla etken alınır. Hastalık abomasum yangısı ile başlar ve toksinler vücuda yayılarak, özellikle sinirlerde tahribat yaparak hayvanın kısa sürede ölmesine neden olur. Hastalık ani başlar ve kısa sürer. Kadavranın karın bölgesinde gaz toplanır ve şişer.
CLOSTRİDİUM ENFEKSİYONLARI
ENFEKSiYÖZ NEKROTiK HEPATiT (KARA HASTALIK) Etkeni (CI. Novyi)
Fasciola (kelebek) invazyonlarının çok yoğun olduğu bölgelerde koyunlar arasında büyük telefatlara yol açan bir hastalıktır. Etken sağlam hayvanların bağırsaklarında ve karaciğerlerinde bulunur.
Dışkı ve ölen hayvanın kadavrası ile hastalık yayılır. Yem ve sularla bulaşır. Besi durumu iyi 2-4 yaşlarındaki hayvanlarda görülür. Fasciola' lar tarafından tahrip edilen karaciğerlerde etken hızla faaliyete geçer ve toksin salgılamaya başlar
Salgılanan toksinler karaciğerlerde nekroz yapmalarının yanısıra özelliklerle sinirler üzerinde toksiktirler. Hayvanlar halsizdir. Sürünün gerisinde kalırlar, stermum üzerine yatarak çırpınma hareketleri yaparlar ve birkaç dakika içerisinde ölürler. Semptomlar uzun sürmez. Kadavrada burundan kanlı akıntı gelebilir. Deri altı dokuları siyahımtırak görünüşte olduğu için bu hastalığa "KARA HASTALIK" denmiştir.
0 yorum: on "Besi Hayvanlarında Gözlenen Bazı Hastalıklar"
Yorum Gönder